Yazılımcımın Güğümleri 6 - Çözüm Tekrar Keşifler

Ramazan Çetinkaya 28 Aralık 2016 Çarşamba

Yazılımcımın Güğümleri 6 - Çözüm Tekrar Keşifler

Altı sıralı yazıdan oluşan dizinin son elemanı ile karşınızdayız. Her projede yaşanması muhtemel istenmeyen durumlara ve bunların çözümlerine dair bir şeyler söylemiş olduk. Diğer projelere göre ürünü daha soyut sayılacak yazılım sektörünü merkeze alsak da aslında işaret ettiğimiz durumlar her proje için geçerlidir. Seri üretime girmeyen her üretim modelinde müşteri ve üretici/hizmet sunucu ilişkisinde kaçınılmaz olan süreçlerin iyi yönetilememesi durumunda her iki tarafa hem maddi hem manevi külfet doğurabilir.

Şimdiye kadar söylediklerimizi özetleyip birkaç konuya özel olarak dikkat çekerek yazımızı bitirelim. Her özel üretim işte temel yaklaşım sonuç odaklı olmalıdır. Aksi taktirde “eski yazılımcı”, “eski üretici” gibi başlayan ve olumsuz biten cümlelere hazırlıklı olmalısınız. Projelendirme öncesi müşterinin beklentileri iyi teşhis edilmelidir. Bununla birlikte müşterinizin ilgili işte her detayı bilmediği varsayılarak riskler, varsayımlar ve özellikle sınırlar iyi belirlenmeli ve karşı tarafının proje detaylarını iyi anladığından emin olunmalıdır. Anlaşmanın sağlanması ile başlayan üretim sürecinde müşteri tarafı seçilen anahtar kullanıcı üzerinden mümkün olduğunca sık ve doğru bilgilendirilmelidir. İş sürecinde çıkan aksaklıklar veya önceye dair karşılaşılan hesap hataları hızlıca karşı tarafa iletilerek mümkünse birlikte çözüm üretilmelidir. Çıktı tesliminde ise hem anahtar kullanıcıya hem yönetim kademesinde etkili bir sunum yaparak projenin sahiplenilmesi sağlanmalıdır. Burada bir parantez açarak Mimar Sinan’ın Süleymaniye minarelerinden birine yamuk diyen çocuğu ikna etmek minareye halat attırıp çocuktan “düzeldi” şeklinde onay almasını hatırlatmak isterim. Tüm bu anlattıklarımıza gerçekleşmeyen bir iş akdi üzerinden paylaştığımız hatıramız da mümkün olmayan işe girişilmemesi konusunda özel bir yer alacaktır.

 

İnsanları korkutan gelecek değildir, geleceğin bilinmezliğidir.

 

Geldiğimiz noktada yine basit bir hatıra ile noktayı koyalım. İlkokulda iken Türkçe derslerinde yazdığımız “kompozisyon”lar öğrenim hayatımızda özel bir yeri işgal ediyordu. Öğretmenimiz başlık seçiminin kompozisyondaki önemi üzerine özel bir konuşma yaptı. Başlığın yazı hakkında ilgi uyandıran ve fikir verici olması gerektiğini söyledi. Bizim o evrede yazıyı tamamladıktan sonra başlık atmamızın daha uygun olacağını öğütlemişti. Ancak, usta yazarların önce başlığı belirleyecek yetkinlikte olduğunu söyledi. Zira başlık atmak yazıyı bir çerçeveye sokmak demekti ve onun dışına çıkmamız “kompozisyona” zarar verirdi. Özellikle müşteriye özel üretilen işlerde hep bu yetkinliği kazanmaya özen gösterdim. Bir yazı için kollarını sıvayan “usta yazar” gibi daha hiçbir işe el sürmeden sonuçları tahmin edebilmeye kısacası işe doğru bir projeyle başlamaya çalıştım. Doğru projelendirilmiş hiçbir işte mücbir sebepler ve tahmin edilemeyen kullanıcı hataları dışında sorun yaşamadık. Öyle ki bu hassasiyet geliştikçe tahmin edilemeyen noktaların kapladığı alan daraldı ve bu daralma iki tarafın memnuniyetini azami ölçüde artırdı.

İnsanlar ne kadar kötü günler geçirse de geçmişlerinden korkmaz. Çünkü geçmiş bilinir. İnsan bilinmeyenden yani gelecekten korkar. Korku ortamında da yenilikçi üretim yapılamadığı gibi her iş noksan kalır.

Amerika’yı tekrar keşfetmeye gerek yok, siz siz olun projelendirilmemiş işe başlamayın.

  • 28 Aralık 2016 Çarşamba

  • Anahtar Kullanıcı, Yazılım, Kompozisyon, Projelendirme

  • Ramazan Çetinkaya


“YA BİZİMLE ÇALIŞIN YA SİZİNLE ÇALIŞALIM”